Monday, 16 September 2013

The Raven



A madman inspired by Edgar Allen Poe's stories...


If you like Poe's stories, mystery and thriller, save time for this movie. John Cusack shows again what a great actor he is. The scenario is well-written. However, when you find out who the killer is, you feel like naive because you can't guess before although you can actually.

Bright Star


Neden sanatçının değeri ölümünden sonra bilinir? 


Sahnelerin renkleri, mevsimlerin büyüleyici görüntüleri, çiçeklerle dolu bahçelerde yapılan yürüyüşler o kadar güzel aktarılmış ki, "Acaba 19 yüzyılda İngiltere'de mi yaşasaydım." diyor insan. Melankolik bir havası var, evet ama yine de çok güzel. Filmin büyük estetik kaygılarla çekildiği ve bunun için büyük çaba harcandığı çok açık ve izlerken sanki 19 yüzyıl tablolarının sergilendiği bir müzedeymişsiniz gibi hissediyorsunuz.

Ölümünün ardından en iyi İngiliz romantik şairlerinden kabul edilen John Keats’in son üç yılını ve Fanny Brawne ile yaşadığı aşkı anlatan film yine fakir ve hasta iki Zonguldaklı şairi anlatan Kelebeğin Rüyası’nı hatırlatıyor. Sanki sanatçılar hep ölümlerinden sonra değer görüyor. Ya güzel olan şey kaybedilince anlaşılıyor ya da ölüm, sanatçının var olan esere daha kıymet bilen gözlerle bakılmasına neden oluyor.


Thursday, 14 March 2013

Tavan Arasındaki Buda - by Julie Otsuka


Bir Amerikan rüyası...


Birbirinden genç Japon kadınların büyük bir yanılgıyla başlayan Amerika rüyası çok güçlü bir gözlem ve empati ile yazılmış. Belli ki yoğun bir de araştırma yapılmış. Sanırım bu araştırmanın sonucu olarak da belgesel tadında bir yazım ortaya çıkmış. Karakterlerle düzenlemiş bir hikaye örgüsü olsaydı eminim ki daha çok keyif  alırdım. Bir de arka kapağında kitap hakkındaki herşey yazılmış, kitabın içinde okuyacak bir sürprizi kalmamış. Bu durumda, sürpriz bekleyen edebiyat okuru için eğlenceli bir seçim değil ama Japon kadınlar hakkında araştırma yapıyor olan bir akademisyen için biçilmiş kaftan.

Tuesday, 25 December 2012

The Hobbit - An Unexpected Journey 2012


Great imagination, good sense of humour, beautiful soundtrack...

The plot is formed around the themes: quest, property, community and the use of power. Bilbo starts a journey with the dwarves to retrieve their treasure from Smaug the dragon. Goblins, Wargs, Elves and Gollum join his journey. He is reluctant at first but then he develops psychologically and spiritually during the journey. He becomes willing to get Thorin's treasure back from Smaug. The value of property and community plays a significant role in Bilbo's quest.
 
 
The entire journey is shot beautifully and the costumes are well-chosen. From the director to the assistants who have chosen the costumes, everyone has made a great job. Bravo!
 
Obviously, J. R. R. Tolkien who is a scholar of ancient languages and literatures wrote a beautiful novel. I can't tell how ingenious he is after the movie. The book itself must be marvelous.
 
I'm looking forward to seeing the second movie of the trilogy.

 


Muhteşem hayal gücü, iyi bir espri anlayışı, güzel film müzikleri...

Tüm senaryo macera, mülkiyet, halk olma ve güç konuları etrafında oluşturulmuş. Ana karakter Bilbo, Smaug adlı ejderhadan hazineyi geri almak için cücelerle yolcuğa çıkar. Bu yolculuğa Goblinler, Warglar, Elfler ve Gollum da katılır. Bilbo ilk zamanlarda isteksizdir ama yolculuk süresince psikolojik olarak gelişir ve cücelerin kralı Thorin'in hazinesini Samug'dan almak için istekli hareket etmeye başlar. Mülkiyetin ve vatan sahibi olmanın değeri Bilbo'nun macerasında ve karakterinin gelişmesinde önemli bir rol oynar.

 
Yolculuk çok iyi çekilmiş ve kostümler çok iyi seçilmiş. Dolayısı ile yönetmeninden kıyafet seçen asistanlarına kadar filmin tüm kadrosu güzel iş çıkarmış. Bravo!
 
Açıkça görülüyor ki, eski diller ve edebiyat üzerine çalışmış bir bilim adamı olan J. R. R. Tolkien güzel bir roman yazmış. Ne kadar yaratıcı olduğunu bu filmden sonra ifade etmekte güçlük çekiyorum. Kitabın kendisi muhteşem olmalı.

 
Üçlemenin ikinci filmini sabırsızlıkla bekliyorum.




Mirror Mirror


Misconception of movie trailer...

 
I might have misinterpreted the trailer because I had thought that the scenario was modern and interesting enough for adults to watch and enjoy the movie. It was nice to watch a different version of the fairy tale "Snow White and Seven Dwarves" but boring from time to time. Anyway it must be joyous to watch it for children and teenagers, but not for adults.
 
I must confess that it is a brilliant idea to make the dwarfs taller with the help of the accordion legs.
 

Bir fragman yanılgısı...

 
Ben fragmanı yanlış yorumlamış olabilirim ama sanki film ilk gösterime girerken de sinema programlarında çocuk filmi olduğundan çok fazla bahsedilmemişti. Senaryonun yetişkinlerin de izleyebileceği kadar modern ve ilginç olduğunu düşünmüşüm. Zaman zaman sıkıcı olsa da, "Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler" masalının farklı bir şeklini izlemek hoştu. Her neyse, ergenler ve çocuklar için izlemesi çok keyifli olmalı.
 
İtiraf etmeliyim ki; cüceleri akordeon bacaklarla uzatmak zekice bir fikir.

Friday, 23 November 2012

The Hunger Games - 2012

The amusement of the rich and the sorrow of the poor...


Katniss Everdeen voluntarily takes her younger sister's place in the Hunger Games, a televised fight to the death in which two teenagers from each of the twelve Districts of Panem are chosen at random to compete. (taken from www.imdb.com)

My heart hurt while watching how the rich were having fun of the teenagers' pain in the ridiculous game. I haven't read the book, but I believe that the movie and the book should be evaluated separately, anyway. Some pieces of the movie aren't connected and some are missing. Also, it isn't very clear why they start the hunger games and why the districts don't protest it. It sounds like the director and the producers only wanted to show the action part of the movie not the psychological and sociological part. As a natural result of it, it seems like a teenager movie. Still, the subject itself upsets.

Zenginin eğlencesi ve fakirin eziyeti...

 
Panem'in oniki bölgesinden 12-18 yaşlarında bir erkek ve kız rastgele seçilir, televizyon programı şeklinde sunularak ölümüne yarışırlar ve bu yarışın adı açlık oyunlarıdır. Katniss Everdeen açlık oyunlarında kız kardeşinin yerini gönüllü olarak alır. (www.imdb.com)
 
 Ergenlerin bu saçma oyunda çektikleri acıları zenginlerin muhteşem bir zevkle izlemelerini görmek iç acıtıcı. Filmin uyarlandığı kitabı okumadım ama zaten kitabın ve filmin ayrı ayrı değerlendirilmesinden yanayım. Çünkü ikisinin ifade şekilleri apayrı. Filmde bazı parçalar tam birbirine bağlanmamış ve açlık oyunlarının neden başladığı ve neden bölgelerin bu saçma oyuna başkaldırmadıkları net değil. Sanki filmin yönetmeni ve yapımcıları filmin psikolojik ve sosyolojik altyapısını çok önemsemeyip sadece aksiyon kısmını göstermek istemişler. Tabi böyle olunca, film biraz ergen filmi gibi kalmış. Yine de filmin konusunun üzücü olduğunu itiraf etmek zorundayım.

Tuesday, 30 October 2012

Çanakkale Çocukları

Savaş hakkında bir film ama ummuduğun bakış açısı ile değil...


Çanakkale savaşının en acımasız sahnelerinin çok az figüranla ve az bir görselle çekildiğini düşünerek sinema salonuna girmiştim ama benim düşündüğümden çok daha sürreal bir bakışı vardı filmin. Çanakkale savaşının bir kahramanlık öyküsü olmasından çok, savaşta çocuklarını kaybetmek istemeyen bir annenin rüyalarından etkilenmesini ve savaş alanından onları kurtarmasını anlatıyor. Tabi bir bulutun mucizesi ile oluyor bu. En çok sevdiğim replik, komutanın cephede Kasım beye söylediği "Siz savaş çıkarırsınız, biz savaşırız ve biz ölürüz!" idi. Ne kadar da haklı! Bir de duyduğum İngilizce ninni anne olmanın ve çocuk olmanın ne kadar evrensel olduğunu hatırlattı bana. Uzun bir süre içimden bu ninniyi tekrarladım.
 
 
"Hush, little baby, don't say a word,
Papa's gonna buy you a mockingbird.
And if that mockingbird don't sing,
Papa's gonna buy you a diamond ring.
And if that diamond ring turn brass,
Papa's gonna buy you a looking glass.
And if that looking glass gets broke,
Papa's gonna buy you a billy goat.
And if that billy goat don't pull,
Papa's gonna buy you a cart and bull.
And if that cart and bull turn over,
Papa's gonna buy you a dog named Rover.
And if that dog named Rover won't bark.
Papa's gonna to buy you and horse and cart.
And if that horse and cart fall down,
Well you'll still be the sweetest little baby in town."